T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri Tarafından Yapılan Denetim Raporuna İtiraz
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri tarafından yapılan denetim raporuna itiraz usulünde raporun içeriğine göre çeşitli itiraz yolları mevcuttur. Mevzuat düzenlemesinin yanında Yargıtay İçtihatları ile şekillenen bir alan durumundadır.
T.C. Çalısma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıgı Is Müfettisleri Tarafından Yapılan Denetim
Raporuna Itiraz
1. Denetim Raporu Sonucunda Idari Para Cezası Verilmesi Halinde Yapılacak Itiraz
Denetim raporu sonucunda verilen idari para cezasına itiraz sürecinde görevli mercinin
belirlenmesinde verilen idari para cezasının hangi düzenlemeden kaynaklandıgı önem teskil
etmektedir. Idari para cezalarına karsı özel bir düzenleme olmadıgı takdirde Kabahatler Kanunu
hükümleri uygulanmalıdır. Kabahatler Kanuna göre itiraz su sekilde yapılmaktadır;
Basvuru yolu
Madde 27- (1) Idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine iliskin idarî yaptırım kararına
karsı, kararın tebligi veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbes gün içinde, sulh ceza
mahkemesine basvurulabilir. Bu süre içinde basvurunun yapılmamıs olması halinde idarî yaptırım
kararı kesinlesir.
(2) Mücbir sebebin varlıgı dolayısıyla bu sürenin geçirilmis olması halinde bu sebebin ortadan
kalktıgı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde karara karsı basvuruda bulunulabilir. Bu basvuru,
kararın kesinlesmesini engellemez; ancak, mahkeme yerine getirmeyi durdurabilir.
(3) Basvuru, bizzat kanunî temsilci veya avukat tarafından sulh ceza mahkemesine verilecek bir
dilekçe ile yapılır. Basvuru dilekçesi, iki nüsha olarak verilir.
(4) Basvuru dilekçesinde, idarî yaptırım kararına iliskin bilgiler, bu karara karsı ileri sürülen
deliller açık bir sekilde gösterilir. Dilekçede ayrıca, basvurunun süresinde yapılmasını engelleyen
mücbir sebep dayanaklarıyla gösterilir.
(5) (Degisik: 6/12/2006-5560/34 md.) Idarî yaptırım kararının mahkeme tarafından verilmesi
halinde, bu karara karsı ancak itiraz yoluna gidilebilir.
(6) (Ek: 6/12/2006-5560/34 md.) Sorusturma konusu fiilin suç degil de kabahat olusturdugu
gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi halinde; kovusturmaya yer olmadıgı kararına itiraz
edildigi takdirde, idarî yaptırım kararına karsı basvuru da bu itiraz merciinde incelenir.
(7) (Ek: 6/12/2006-5560/34 md.) Kovusturma konusu fiilin suç degil de kabahat olusturdugu
gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi halinde; fiilin suç olusturmaması nedeniyle verilen
beraat kararına karsı kanun yoluna gidildigi takdirde, idarî yaptırım kararına karsı itiraz da bu
kanun yolu merciinde incelenir.
(8) (Ek: 6/12/2006-5560/34 md.) Idarî yaptırım kararının verildigi islem kapsamında aynı kisi ile
ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmis olması halinde; idarî
yaptırım kararına iliskin hukuka aykırılık iddiaları bu islemin iptali talebiyle birlikte idarî yargı
merciinde görülür.
Ancak verilen idari para cezasının dayanagı olan düzenlemede farklı bir basvuru yolu öngörülmüs
olabilir. Örnegin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Saglık Sigortası Kanununda özel bir
düzenleme mevcuttur;
Kurumca verilecek idarî para cezaları MADDE 102- (Degisik: 17/4/2008-5754/60 md.)
Idarî para cezaları ilgiliye teblig ile tahakkuk eder. Teblig tarihinden itibaren
onbes gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir.
İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz edilmeden veya yargı yoluna başvurulmadan önce tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme idari para cezasına karşı yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez. (İptal üçüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 28/11/2013 tarihli ve E.: 2013/40, K.: 2013/139 sayılı Kararı ile.) (…)
Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmeyen idari para cezaları, 89 uncu madde hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir.
İdarî para cezaları on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresi, fiilin işlendiği tarihten itibaren başlar.
İdarî para cezaları hakkında, bu Kanun ve 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununda hüküm bulunmayan hallerde 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır.
Görüleceği üzere bu durumda 15 gün içerisinde kuruma başvurulması bu başvurunun reddedilmesi halinde 30 gün içerisinde idare mahkemesinde dava açılması gerekmektedir.
2. Denetim Raporundaki İşçilik Alacaklarına İlişkin Kısımlara Karşı Yapılacak İtiraz
4857 sayılı İş Kanunu madde 92/3 de denetim raporlarına itiraz usulü açıklanmıştır;
Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri (…)26 tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. İş müfettişleri tarafından düzenlenen raporların ve tutulan tutanakların işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı taraflarca otuz gün içerisinde yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İş mahkemesinin kararına karşı taraflarca 5521 sayılı Kanunun 8 inci maddesine göre kanun yoluna başvurulabilir. Kanun yoluna başvurulması iş mahkemesince hüküm altına alınan işçi alacağının tahsiline engel teşkil etmez.
Bu hükümde açıkça belirtilmediği için yargı kararlarında şu iki husus hakkında farklı kararlar verilmiştir.
A. Müfettiş Raporlarına İtiraz Davasının Tarafları Kimdir?
İş müfettişlerinin düzenlemiş olduğu tutanak ve raporların üç muhatabı vardır. Bunlar işveren, işçiler ve ilgili kamu kurumudur. Yargıtay daha önce vermiş olduğu kararlarda kurumun bu davalarda hasım olamayacağını belirtmişse de son dönemde verilen kararlarda ilgili kurumun davada hasım olması gerektiğine dair kararlar mevcuttur. Ayrıca hakkında işçilik alacağı hesaplaması yapılan işçilerin davada taraf olarak davada yer alması gerekmektedir. Yargıtayın bazı kararlarında ihbar ve şikayette bulunmayan işçilerin taraf olarak gösterilmesine gerek olmadığı belirtilmişse de işverenin açmış olduğu bu dava menfi tespit davası olması ve ilerde işçilerin bu raporlara ve tutanaklara dayanarak hak talebinde bulanabilmesi nedeniyle davada taraf olarak gösterilebilmelidir.
B. Müfettiş Raporlarına İtiraz Davasının Konusu Nedir?
Müfettiş raporlarında hakkında işçilik alacağı tespiti yapılan işçiler alacaklarının daha fazla olduğu iddiasıyla dava açabilir. Müfettiş raporlarında işçilik alacaklarının hatalı olduğuna dair işveren menfi tespit davası açabilir. Bu hususlarda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak, Müfettiş raporlarında belirli bir işçi için alacak hesaplaması yapılmayıp genel tespitlerin yapılması halinde işverenin kuruma karşı bu itiraz davasını açıp açamayacağı konusunda zaman içerisinde değişen Yargıtay kararları mevcuttur. Şöyle ki; eski tarihli Yargıtay kararlarında, belirli işçiler için alacak tespiti yapılmayan genel tespit yapılan durumlarda dava açmakta hukuki yarar olmadığı yönünde görüşler mevcuttur. Ancak yeni tarihli Yargıtay kararlarında belirli işçilerin işçilik alacağına yönelik tespitler bulunmasa da genel tespitlere dair müfettiş raporlarına karşı dava açmada hukuki yararın olduğu noktasında görüş değişikli olmuştur. Aşağıda Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin emsal kararında görüş değişikliklerinin dosyanın akıbetini nasıl değiştirdiğini gösteren örnek bir karara yer verilmiştir.
9. Hukuk Dairesi 2024/12850 E. , 2024/14884 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tespit davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 20.06.2019 tarihli kararı ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin 20.12.2022 tarihli kararı ile bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davacı vekili temyiz yoluna başvurmuş ve Dairemizin 16.05.2023 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının ikinci kez bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin 11.10.2023 tarihli kararı ile bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı vekili temyiz yoluna başvurmuş ve Dairemizin 19.03.2024 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının üçüncü kez bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı Şirkete ait işyerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri tarafından 08.06.2016-07.10.2016 tarihlerinde yapılan Ulusal ve Yerel Marketlerde Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi Programlı Denetimi teftişi sonrasında, müfettişler tarafından müvekkili Şirkete "Noksanlıklar/Aykırılıklar" konulu yazı ile teftiş sonucunun tebliğ edildiğini, yapılan teftiş sonrasında müvekkili Şirkete 14.10.2016 tarihinde tebliğ edilen ve giderilmesi istenen noksanlıkların yanlış tespitlere ve hatalı hukuki gerekçelere dayanmakta olduğunu, iş sözleşmelerinin bir örneğinin işçilere verildiğine ilişkin bir kayıt-belge bulunmadığı, müvekkili Şirkette postalar hâlinde veya vardiyalı çalışma olduğu, çalışma ve ara dinlenmelerin işçilere duyurulmadığı, 31 gün olan aylarda 30 gün ücret ödendiğinin iddia edildiği, işyerinde haftada 3 saat fazla çalışma yapıldığı, 01.01.2015-30.09.2016 dönemi için 3 saat fazla çalışma ücretlerinin işçilere ödenmesi gerektiği, işçilere hafta tatili kullandırılması ve genç işçilerle ilgili çalışma şartlarının düzenlemesi gerektiği, 13 engelli işçinin istihdamı için gerekli müracaatların yapılması gerektiği, yıllık izne hak kazanan işçilerin izinlerinin kullandırılması gerektiği hususlarının bildirildiğini; ancak müvekkili Şirket bünyesinde sözleşmenin bir örneğinin işçiye verildiğini, haftanın 6 günü 08.30-18.00 saatleri arasında çalışıldığını, 1,5 saat yemek ve 15'er dakikadan iki kez çay molası olduğunu, pazar günleri hafta tatili kullanıldığını, işçilerin yaz saati uygulamasında ilk shifte gelenlerin 08.30-18.30, ikinci shifte gelenlerin 11.00-21.00 saatleri arasında, kış saati uygulamasında ise ilk shifte 08.00-18.00, ikinci şiftin 10.30-20.30 saatleri arasında çalıştıklarını, ay kaç gün olursa olsun işçilerin sigorta primlerinin 30 gün üzerinden ödendiğini, işçilerin günde 7,5 haftada 45 saat çalıştıklarını, zaman zaman fazla çalışma yapıldığında ücret bordrolarına %50 zamlı olarak tahakkuk ettirilerek ödendiğini, fazla çalışmalarla ilgili olarak düzenlenmesi gereken belgelerin ibraz edilmediğini, yıllık izinlerin işverenin iş şartlarına göre belirlediği zamanda kullanılması gerektiğini belirterek 14.10.2016 tarihinde tebliğ edilen yazılı bildirim ile tesis edilen işlemlerin iptali ile tesis edilen işlemlerle ilgili müvekkili Şirketin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı işyerinde yapılan tespitlerin, 14.10.2016 tarihli tutanak ile davacı işveren vekiline tebliğ edildiğini, davacıya ait zincir mağazalarda 01.01.2015-30.09.2016 dönemini kapsayan 08.06.2016-13.10.2016 tarihleri arasında müfettiş incelemesi yapıldığını, teftişin birinci aşamasına ilişkin tespitlerin hem iş müfettişleri ve hem de işveren vekili tarafından imzalanan 13.10.2016 tarihli tutanak ile yapıldığını, "Noksanlıklar/Aykırılıklar"ın 14.10.2016 tarihli ve 7249/05 sayılı yazı ile davacı işveren vekiline aynı tarihte tebliğ edildiğini, işbu davanın da söz konusu tebliğ üzerine açıldığını ancak aynı yazı ile davacı Şirkete eksikliklerin giderilmesi için 30 gün süre verildiğini, teftişe ara verilen süre sonunda tekrar inceleme yapılacağı ve teftişin bu incelemeden sonra tamamlanacağının tebliğ edildiğini, verilen süre bitiminde yapılacak olan teftiş sonucu nihai müfettiş raporunun düzenleneceğini, henüz süre sonundaki incelemeye ilişkin tutanak ve müfettiş raporu oluşturulmadığından tam bir savunma yapılamadığını; ayrıca nihai müfettiş raporunun düzenlenmesi sonucunda işçilerin fazla çalışma ve eksik ücretlerinin ödenmediğinin tespiti hâlinde bundan işyerinde yararlanacak tarafın işçiler olduğunu, aksinin tespiti hâlinde ise davacı işverenin yararlanacağını, buna göre esasen bu davanın menfi tespit davası olduğunu ve taraflarını da işçilerin ve işverenin oluşturduğunu, bu durumda Yüksek Mahkemenin içtihatlarında da kabul edildiği üzere davanın öncelikle husumet yönünden reddi gerektiğini; ayrıca iş müfettişlerince tutulan tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.12.2018 tarihli ve 2017/532 Esas, 2018/623 Karar sayılı kararı ile; iş müfettişleri tarafından işçi alacaklarına ilişkin yapılan tespitlere karşı işçi ya da işveren tarafından açılacak davaların, yerine göre eda davası, yerine göre ise menfî tespit davası özelliği göstermekte olduğu ve her hâlükârda bu davaların taraflarının işçi ve işveren olduğu, somut davada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığının husumeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 19.04.2019 tarihli ve 2019/846 Esas, 2019/669 Karar sayılı kararı ile; müfettiş tarafından düzenlenen bir raporda işçilik alacağı miktar olarak belirlenmiş ise işçi, rapor veya tutanakta belirtilen miktardan daha fazla alacağı olduğu iddiasında ise davanın eda davası olduğu ve işverene karşı açılması gerektiği, işveren, rapor veya tutanakta belirtilen alacağa itiraz ederek bu alacağın kısmen veya tamamen mevcut olmadığı iddiasında ise açılan davanın menfî tespit davası olduğu ve davanın işçiye karşı açılması gerektiği; somut dosyada 11.11.2016 tarihli dava dilekçesi ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 14.10.2016 tarih ve 2016/1547654-035/7154-7249/05 sayılı "Noksanlıklar/Aykırılıklar" konulu, Şirkete 14.10.2016 tarihinde tebliğ edilen ve noksanlıkların, eksikliklerin giderilmesine ilişkin yazılı bildirim ile tesis edilen işlemlerin iptali ve Şirketin borçlu olmadığına yönelik menfî tespit davası olduğu belirtilmekle davada işçilerin hasım gösterilmediği, Bakanlığın hasım gösterildiği, ayrıca işlemin bu hâli ile açılacak davalarda ancak raporun delil niteliğinde bulunduğu, ileride doğru hasım ile açılacak alacak davalarında değerlendirilebileceği, ayrıca idari para cezasını da içermediği gerekçeleri ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 20.06.2019 tarihli ve 2019/5038 Esas, 2019/13676 Karar sayılı ilâmı ile; Dairece daha önce genel denetim sırasında yapılan müfettiş tespitlerine karşı taraflarca dava açılamayacağı yönünde uygulama yapıldığı; ancak konunun yeniden değerlendirilmesi sonucunda, bu tür tespitlere karşı da dava açılmasında hukuki yararın bulunduğu sonucuna varıldığı, bu bağlamda genel denetim sonucu yapılan tespitlere karşı sadece Bakanlığa karşı; işçinin şikâyeti üzerine yapılan denetim sonucu bir tespit yapılmışsa Bakanlık ile birlikte şikâyette bulanan işçiye karşı dava açılması gerektiği, somut olayda; dava konusu yapılan inceleme raporundaki tespitlerin genel denetim sonucu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişi tarafından yapılmış olduğu, davanın Bakanlık aleyhine açılabileceği ve somut dava bakımından davalı Bakanlığa husumet yöneltilebileceği dikkate alınarak işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı şekilde husumet yokluğu sebebi ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 20.12.2022 tarihli ve 2019/443 Esas, 2022/538 Karar sayılı kararı ile; teftiş raporunda mağaza yöneticilerince çalışan personelin işe gelip gelmediğine ilişkin puantaj tutulmakla birlikte, giriş çıkış saatlerinin kayıt altına alındığı ve personelin de imzaladığı bir belgenin düzenlenmediği, kart basımı, parmak izi veya göz tanıma gibi bir cihaz kullanılmadığı, işyerinin de bu nitelikte belge düzenlendiğine dair bir savunma yapmadığı, ödenmeyen fazla çalışma karşılıklarının bulunduğu ve sonuç olarak fazla çalışma ücretlerinin eksik ödendiği, 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 41 inci maddesine dayanılarak hazırlanan Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma Yönetmeliği'nin "Fazla çalışmanın belgelenmesi" başlıklı 10 uncu maddesinde yer alan "İşveren fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma yaptırdığı işçilerin bu çalışma saatlerini gösteren bir belge düzenlemek, imzalı bir nüshasını işçinin özlük dosyasında saklamak zorundadır." şeklinde düzenlenen açık hükme aykırı davranıldığı ve buna ilişkin belge sunulmadığı, işyerinde aylık ücret değil günlük ücret uygulandığı, davalı tarafça ay kaç gün olursa olsun 30 gün üzerinden ücret ödendiğinin beyan edildiği, ücretlerin ayda bir ödenmesinin ücret ödeme sisteminin aylık/maktu olduğu anlamına gelmediği, sadece ücretin ödeme zamanını gösterdiği ve günlük, saatlik ve haftalık ücret sistemi ile çalışan işçilere 30 gün olan ayların ücretinin 30 gün üzerinden, 31 gün olan ayların ücretinin 31 günlük ücret tutarında ödenmesinin Kanun gereği olduğu, iş müfettişleri tarafından düzenlenen raporda işçilerin hak kazandıkları hâlde süresi içinde kullanmadıkları, işe giriş tarihinden itibaren teftiş tarihine kadar olan sürede, geçen yıllardan kalan bakiye yıllık izin alacaklarının olduğunun görüldüğü, yıllık izinle ilgili verilen süreye rağmen işverence bir düzenlemeye gidilmediği, sonuç itibari ile iş müfettişlerince yapılan tespitlerin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 16.05.2023 tarihli ve 2023/7056 Esas, 2023/7184 Karar sayılı ilâmı ile; davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, tüm dosya kapsamına göre şube, görev ayrımı şeklinde hiçbir ayrıma gidilmeden dava konusu teftiş raporunda denetime tâbi tutulmuş olan tüm işçilerin 01.01.2015-30.09.2016 tarihleri arasındaki dönemde günde 20 dakikadan haftada 2 saat fazla çalışma yaptığının tespit edilmesinin hatalı olduğu ve dosyaya ibraz olunan bordrolardan davacı işyerinde ücretlerin aylık ödendiği ve aylık ödenen ücret miktarlarının 30 gün üzerinden maktu olduğu, bu bakımdan işçilerin raporlu oldukları günlerin ücretlerinden kesilmesi veya primlerinin eksik yatırılmasının işçilerin günlük ücretle çalıştığını göstermeyeceği gibi 31 gün olan aylar için bir gün eksik ücret ödendiği sonucuna da varılamayacağı, bazı ayların 30, bazı ayların 31 ve bazı ayların da daha az günden oluşabileceği, buna göre dava konusu teftiş raporunun bu kısmının da iptali gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
D. İlk Derece Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 11.10.2023 tarihli ve 2023/ 278 Esas, 2023/ 477 Karar sayılı yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmına uyulduğu gerekçesiyle davanın kabulü gerektiği açıklanarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın 14.10.2016 tarih ve 2016/1547654.035/7154-7249/05 sayılı teftiş raporunun tümden iptaline karar verilmiştir.
E. Üçüncü Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 19.03.2024 tarihli ve 2024/3487 Esas, 2024/5152 Karar sayılı ilâmı ile; davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, teftiş raporunda yer alan yıllık ücretli izin hakkı ve uygulaması ile ilgili tespitlerin doğru olduğu kabul edilerek bozma konusu yapılmadığı, bu itibarla Mahkemece, 16.05.2023 tarihli bozma ilâmında belirtildiği üzere, teftiş raporunun hatalı tespitlerine ilişkin kısımların iptali gerekirken tümüyle iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle üçüncü kez bozma kararı verilmiştir.
F. İlk Derece Mahkemesince Üçüncü Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmına uyulduğu gerekçesiyle iş müfettişleri tarafından düzenlenen raporda işçilerin hak kazandıkları hâlde süresi içinde kullanmadıkları, işe giriş tarihinden itibaren teftiş tarihine kadar olan sürede, geçen yıllardan kalan bakiye yıllık izin alacaklarının olduğunun görüldüğü, yıllık izinle ilgili verilen süreye rağmen işverence bir düzenlemeye gidilmediği, sonuç itibari ile iş müfettişlerince yapılan yıllık ücretli izne ilişkin tespitlerin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; iş müfettişi tespitinin işçilerin hiç fazla çalışma ücreti almadıkları yönünde bir tespit olmayıp sadece üç saatlik fazla çalışma karşılıklarının ödenmediğine ilişkin olduğunu, fazla çalışma ücretlerinin eksik ödendiğine dair tespitin sadece işçi beyanlarına dayanmadığını, işverenin fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma yaptırdığı işçilerin bu çalışma saatlerini gösteren bir belge düzenlemek, imzalı bir nüshasını işçinin özlük dosyasında saklamak zorunda olduğunu ancak işverenin bu konuda herhangi bir belge de sunamadığını, davacı tarafından raporun aksini ispat edecek delil ve belgenin dosyaya sunulmadığını, ayrıntısı teftiş raporunda da yer aldığı üzere işyerinde aylık ücret değil günlük ücret uygulandığını, bu hususun işveren vekilinin beyanı ile de sabit olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığının dava konusu teftiş raporunda yer alan yıllık ücretli izne ilişkin tespitlerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı ve raporun bu hususta iptali gerekip gerekmediği noktasındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı Kanun'un 53, 54, 56, 60 ve 92 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
19.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Görüldüğü üzere müfettiş raporlarına karşı işverenin açmış olduğu itiraz niteliğindeki menfi tespit davalarında Yüksek Mahkeme'nin içtihatları uygulamayı şekillendirmektedir. Bu sebeple bu davaları açmadan önce güncel içtihatları kontrol etmekte fayda vardır.
Süleyman
Avukat
